10 Eylül 2018 Pazartesi

VARLIK FELSEFESİ


“Sizin İlahınız bir tek ilahtır. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Rahman’dır, Rahim’dir.” (Bakara, 2/163).
Varlık felsefesi, varlığın ve kainatın aslının ne olduğunu, doğasını, niçin var olduğunu bilme, kaynağını ve anlamını arama ve bulma çabasıdır. Varoluşu, oluşu, varlığı ve var olanları maddi ve manevi olarak, fizik ve metafizik açısından ele alır ve bir bütün olarak inceler.  Varlığa anlam katar ve değer yükler. Felsefenin başlama noktasıdır.
Tevhid; Allah’tan başka ilah yoktur
Varlık felsefesinin temeli Tevhid’dir. Allah vardır, birdir ve zorunludur.
Alem bir bütün olarak mümkün idi; fakat Allah sayesinde oluşmuştur.
Allah’ın yani Cenabı Hakk’ın zatı ve sıfatları birdir ve yücedir. Allah’ın varlığı ezeli ve ebedidir. Tevhid, Allah’ın varlığının, yüceliğinin ve hükümranlığının tescili ve beyanıdır. Bunun karşıtı, zıddı şirktir. Şirk ise, Cenabı Hakk’a zatı ve sıfatlarında ortak koşmaktır. Hak, hak ve hakikate sarılıp ona uymak, batıl ise, hak ve hakikate karşı gelmektir.
Kendi mahiyeti itibariyle Var ve Bir olan Allah dışında her şey, varlığını bir şeyden alır. Yoksa kendi başına mutlak yokluğa mahkumdur. Bu çerçevede tüm varlığın yaratıcısı, yöneticisi ve hükümranı ezeli ve ebedi olan Allah’tır.
İnsan özünün ve kainattaki düzenin merkez noktası Tevhid’dir. Bu İslam’ın başlangıcı açısından zorunluluk ifade eden temel bir şarttır. Kısaca Allah’ı birlemek ve Allah dışında ilahlık ve rablık taslayan tüm otorite, kurum, kişi ve mekanizmaları reddetmektir. Tüm güç ve değerlerin Allah’a hasredilmesi, her şeyin ve her yardımın O’ndan beklenmesidir. Tevhid, İslam’ın en temel ilkesi, Kur’an ve Sünnet’in ruhu, bütün peygamberlerin gönderiliş gayesidir.
Tevhid inancının özü, “Bir Allah’a kulluk ve sadece O’nu Rab bilmek”tir. Tevhid inancının diğer adımı ise özgürlük, eşitlik ve dayanışma üzerinden insanın/insanların hür, bağımsız ve eşit olmasıdır. Tevhid’in bir boyutu da Tekbir’dir. Tekbir yani “Allahu Ekber”, Allah’ın ululuğu, büyüklüğü ve kudreti demektir.
Tevhidin aslı, buna iman etmenin en doğru yolu şudur: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, hesap, mizan, cennet ve cehenneme inandım, bunların hepsi haktır.”
Yüce Allah, sadece sayı yönüyle değil, ortağı olmaması yönüyle de birdir, tekdir. O doğurmamış ve doğurulmamıştır, ona hiçbir şey denk değildir. O yarattıklarından hiçbirine benzemez. İsimleri, zati ve fiili sıfatlarıyla daima var olmuş ve var olacaktır.
Allah’ın zati sıfatları; hayat, kudret, ilim, kelam, semi, basar ve irade sıfatlarıdır. Fiili sıfatlar ise, tahlik (yaratma), terzik (rızık verme), inşa (yapma), ibda (örneksiz yaratma) ve sun (sanatla yaratma) ve diğer fiili sıfatlardır.
Allah, isim ve sıfatları ile vardır ve var olacaktır. Onun isim ve sıfatlarından hiçbiri sonradan olma değildir. O ilmiyle daima bilir, ilim onun ezelden sıfatıdır. O kudretiyle daima kadirdir, kudret onun ezelden sıfatıdır. Kelam ile konuşur, kelam onun ezelden sıfatıdır. Yaratması ile daima haliktır,  yaratmak onun ezelden sıfatıdır.
Allah; Rahman, Rahim, Kadiri Mutlak (Kudret)
Allah’ın en temel vasıfları Rahman, Rahim ve Kadiri Mutlak’tır (Kudret sahibidir). O yegane ve tek yaratıcı ve yönetici olup her türlü eksiklikten münezzehtir.
Rahman; Bu dünyada inkarcılar dahil bütün canlıların rızkını adil ve eşit veren ve engin rahmet sahibi olan demektir. Yüksek rahmet ve lütuf sahibidir. Hakiki varlık olarak “Bir” olan, kendisinden başka ilah olmayan Allah bütün canlıların rızıklarını verir ve her türlü ihtiyaçlarını giderir. Allah; rahmeti büyük, ikramı bol ve rahmeti inansın inanmasın herkesi kuşatandır.
Rahim; Bu dünyada rahmeti bütün mahlukatı kuşatan (Rahman) Allah’ın ahirette sadece iman edenlere, yolundan gidenlere rahmet etmesi demektir. Allah’ın Rahim sıfatı, rahmeti büyük olan Allah’ın rahmetinin devamlı olması demektir. Allah; rahmeti büyük, ikramı bol ve rahmeti yolundan gidenleri ebediyen kuşatandır.
Kadiri Mutlak; Güçlü, kuvvetli, her şeye gücü yeten, istediğini istediği gibi eksiksiz, kusursuz ve tam yapabilen demektir. Büyük kudret sahibi, her şeye kadiri mutlak demektir. “Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” Allah’ın her şeyi bilmesi ve görmesi, her şeye gücünün yetmesi, bütün tuzakları tersine çevirecek kudrete sahip olması gibi tüm nitelikleri kapsar. Bu vasıf O’nun birçok sıfatını kuşatan ve özetleyen bir vasıftır.
Bu üç temel vasıf bugün insanlığın ve dünyanın içinde bulunduğu hal açısından yakından idrak edilmesi ve öne çıkarılması gereken vasıflardır. Zira insanların zihin dünyalarını ve algılarını yöneten sahte güç tacirlerinin etkisinden sıyrılmanın önemli adımlarından biri bu idraktir. Bu noktada Allah’ın Rahman ve Rahim olması, kesin ve mutlak kudret sahibi olması insanlığın yegane umudu, hak ve adaletin tecellisinin en büyük teminatıdır.
Eşya; Yaratılmış, oluşum halinde, emanet
Eşya yani şeyler yaratılmış olup her biri kendi amaçlarına uygun olarak varlıklarını belli bir akış içinde sürdürürler. Varlığın temel vasfı varlığın önce cevherin sonra gelmesidir.
İnsanlık tarihinde varlıklar farklı ve çeşitli değerlendirmelere tabi tutulmuşlardır. Bunlardan istifade ederek (özellikle Miskeveyh, 930-990) genel bir değerlendirme yapacak olursak, varlıklar dört kategoride ele alınabilir: 1. Sabit varlıklar (toprak, taş, maden, su vb.), 2. Hareketli varlılar (bitkiler), 3. Yer değiştiren varlıklar (hayvanlar), 4. Düşünen varlıklar (insanlar).
Bu varlıkların her biri kendi doğalarına yaslanarak yaşarlar. Her varlık grubu kendi aralarında farklılık ve çeşitlilik yaşarken hem birbirleriyle hem de diğer gruplar ile belli bir iletişime girerler. Varlık grupları arasında nitelik ve hareketlilik açısından bir açıdan hiyerarşik bir durum vardır. Her bir grup bir önceki grubun nitelikleri üzerine yeni özellikler katarak varlıklarını sürdürürler.
Sabit varlıkların en temel özelliği bir takım potansiyel taşımalarına rağmen ancak dışarıdan bir etkileşim ile değişime uğrayabilir, hareket edebilir olmalarıdır. Hareketli varlıklar sabit olabildikleri gibi aynı zamanda kendi özlerinden, tohumlarından esinlenerek hareket edip gelişebilir ve çoğalabilirler. Yer değiştiren varlıklar hem sabit kalabilir ve hareket edebilir hem de yer değiştirebilirler. Düşünen varlıklar ise hem sabit kalabilir, hareket edebilir ve yer değiştirebilir hem de akıl ve düşünce ile hayata anlam katabilirler. Bu son kademede varlık akıl ile birlikte ruh ile buluşur ve mesuliyet mertebesine erişir.
İnsanın bu dünya ve eşya ile ilişkisi emanet ilişkisidir. Onu bir emanet gibi görüp ondan ihtiyacı kadar faydalanacak ve aldığından daha güzel bir şekilde bırakmanın yollarını bulacaktır. İnsanın asli görevlerden biri her şeyiyle beraber ve bir bütün olarak dünyayı imar ve ıslah etmek, güzelleştirmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder