“Bunun
sebebi; bir topluluk kendi nefislerindekini değiştirmedikçe, Allah’ın onlara verdiği
nimetini değiştirmeyeceğidir. Ve muhakkak ki Allah; Semi’dir, Alim’dir.”
(Enfal, 8/53).
“Rabbinin
yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.
Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete
kavuşanları da en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125).
“…De
ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt
alıp düşünür.” (Zümer, 39/9).
Eğitim
felsefesi, eğitimin ne olduğunu, niçin ihtiyaç duyulduğunu bilmeye, amacını,
mahiyetini, anlamını, insan kalmanın temellerini ortaya koymaya ve değişen
koşullarda insanın içindeki enerjiyi ve yeteneği açığa çıkarmaya ve onu
dönüştürme mahiyetini açıklamaya çalışır. İnsanı insan yapan özelliklerin
keşfini sağlar, onların korunması ve geliştirilmesi için uygun yollar arar.
Eğitim; Okuma,
anlatma, tartışma, yazma ve yaşama
Eğitimin
temel amacı insandaki enerjiyi, sinerjiyi, yeteneği, yaratıcılığı ve mahareti
açığa çıkarmaktır. Başka bir ifadeyle,
eğitimde esas olan, insanın kendini bulmasına, insan kalmasına ve
kendini gerçekleştirmesine yardım etmektir. Eğitim; insan olma ve insan kalma
sanatıdır, estetiğidir.
Her
insan yaratılıştan temiz, fıtrat üzere, kendi doğası ve yetenekleri ile doğar.
İşte bu fıtratın korunması, doğanın açığa çıkması ve yeteneklerin kendini
bulması ancak ve ancak bu tarzda bir felsefi eğitimle mümkün olabilir.
Bu
noktada eğitim beş boyutu olan bir sistematikle hayat bulmalıdır. Bunlar:
Okuma, anlatma, tartışma, yazma ve yaşama.
Okuma;
Kitap, “İkra” ile oku ile başlar. Okuma ilk adımdır ve dinlemeyi de kapsar.
İnsan okumakla kendini bulmaya ve geliştirmeye başlar. Bir anlamda okuma
doldurmak ve biriktirmek demektir. Okumak o kadar önemlidir ki, Hakikatin
kitabını okumak ısrarla ve defalarca önerilmiş ve onu okumanın en büyük
ibadetlerden biri olduğu açıkça beyan edilmiştir.
Anlatma;
Okumanın hemen ardından anlatma gelir. Anlatma, okunanın nasıl ve ne boyutta
anlaşıldığını gösterir. Zira tek başına okuma bir şeyin tam ve doğru olarak
anlaşıldığını göstermez. Okumanın dışa ilk yansıması anlatma ve konuşmadır. O
açıdan insanlara hakkı anlatmak olan tebliğ, aynı zamanda tebliğ edilen şeyin
de gerçek ve derin anlaşılmasını sağlar.
Tartışma;
Okunan ve anlatılan bir olgunun gerçek bir anlamaya geçmesini sağlar. Başka
ifade ile idrak edilmesini temin eder. Meselenin değişik boyutlarının, görünen
ve görünmeyen yanlarının açığa çıkmasına, merak duygularının tetiklenmesine ve
soru sormanın teşvik edilmesiyle derin anlamanın oluşmasına vesile olur.
Yazma;
Anlaşılan ve daha da kavranan bir olgunun daha derin bir idrakle anlaşılmasını,
daha derli toplu hale getirilmesini ve disipline edilmesini sağlar. Yazmak
konuyu disipline etmekle bırakmaz onun derin idrakle anlaşılmasını ve
kalıcılaşmasını temin eder.
Yaşama;
Tüm boyutlarıyla anlaşılan, derince kavranıp idrak boyutuna gelen ve disipline
edilen bir olgunun, bir gerçekliğin insanın bizatihi kendi bünyesinde
canlanması, hayat bulmasıdır. “Bilgi hayat içindir, yaşamak içindir,”
gerçekliğinin ete kemiğe bürünmesidir. Bilginin hayat bulmasıdır.
Ülkemizde
ve dünyada cari olan eğitim sistemi tüm boyutları ile küresel sisteme uyumlu
insanlar yetiştirmek için tasarlanmış ve bugüne kadar uygulanmıştır. Buradaki
esas amaç egemen dünyanın istediği tipte bir statükocu insan yetiştirmektir.
Bunun öncelikle anlaşılması ve kesin olarak bir şekilde aşılması gerekir.
Eğitim; Hayat,
hayatı güzelleştirme
Eğitim
çağımızda artık boyut değiştirmiştir. Öyle ki, eskisi gibi kalarak ve geçmişte
olduğu gibi davranarak ne kendimizi geliştirebilir, ne de insanları eğitebiliriz.
Değişen koşullarda kendimizi değiştirerek ve dönüştürerek yeniden var kılmadıkça
insanlara dokunamaz, hayatı yakalayamayız.
Eğitimde
bilgi önemlidir. Ancak unutmayalım ki, bilgi tek başına bir işe yaramaz. Zira
bilginin kendinden çok hayata tekabül eden tarafı daha önemlidir. Kaldı ki,
bilginin önemi giderek azaldı ve üstelik ona ulaşmak da eskisi kadar zor değil.
Kısaca bilgi artık parmaklarımızın ucunda, gözlerimizin önünde. Dolayısıyla ona
ulaşmaktan daha önemlisi onu anlamak, kavramak, sindirmek, çıkarımda bulunmak
ve yaşamak olmuştur. Bunu göremeyen toplumların kendilerini ve nesillerini
geleceğe taşımaları artık mümkün değildir.
İşte
tam da bu noktada, birebir, yüz yüze eğitim çok daha önemli ve acil hale
gelmiştir. O yüzden geçmişteki ustaların yetiştiği atmosfer (yüz yüze, yuvarlak
masa, gönüllülük, talebe ve üstat ilişkileri vb.) keşfedilmeli ve güncellenerek
hayata geçirilmelidir. Açıkçası üç yaşındaki insan yavrusunun hareketlerinde
doğrudan gözlemlenen o özün (maharetlerin, yeteneklerin, enerjilerin vb.)
geliştirilerek açığa çıkarılmasının, bunun için uygun yol ve yöntemlerin
keşfedilmesinin zamanı gelmiştir.
Eğitim
öncelikle kendinden hareketle ruhunu ve özünü koruyarak değişime ve dönüşüme
uğramak, kendi içindeki ve insanlardaki güzelliği ve yetenekleri açığa
çıkarmaktır. Ve bunu yaşayarak en güzel tarzda yapmaktır. Bir yandan içsel
arınmayla kendini güzelleştirerek, arıtarak yücelmek, diğer yandan da hal ile
tutum ve davranışlar ile diğer insanların güzelliğini ve enerjisini açığa çıkartmaktır.
Kısaca
çağ değişmiş, insanlar dönüşmüş ve farklılaşmıştır. Bu çağda olmak, bu çağın
insanlarına dokunmak ve insan kalmanın yollarını bulmak için eğitime yeni bir
felsefeyle yaklaşmak gerekir. Bu noktada eğitim hayatın içinde olur ve hakikat
aşığı kadrolar da hayatın içinde yetişir, gelişir, olgunlaşır. İşte o zaman
insan gerçek insan, eğitim gerçek eğitim ve kadro da gerçek kadro olur.
Eğitim
hayattır, hayatı hakkını vererek yaşamaktır. Kendini ve enerjisini açığa
çıkararak güzelleşmek, diğer insanları hal dili ile etkileyerek
güzelleştirmektir. Bütün bunların ışığında birbirlerinin enerjilerini ve
etkilerini artırarak büyük bir sinerji atmosferi oluşturmak, dünyayı ve hayatı
güzelleştirmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder