“Bunun
sebebi; bir topluluk kendi nefislerindekini değiştirmedikçe, Allah’ın onlara
verdiği nimetini değiştirmeyeceğidir. Ve muhakkak ki Allah; Semi’dir, Alim’dir.”
(Enfal, 8/53).
“Şüphesiz
ki, bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah da onları değiştirmez.” (Rad,
13/11).
Toplum
ve siyaset felsefesi, toplumun ve siyasetin varlığını, ne olduğunu ve kaynağını
bilmeye, doğasını anlamaya, anlamını ve birbirleriyle bağlantılarını ortaya
koymaya çalışır.
Toplum; İhsan,
dayanışma ve yardımlaşma
Dünya
insan için, tüm insanlar için yaratılmıştır. Dolayısıyla tüm insanların ve
toplumların onda ve onun üzerindeki nimetlerde hakları vardır. Hiçbir ayırım gözetmeksizin
herkesin bu haktan istifade etmesi esastır. Bu hakkın ikamesi çerçevesinde insanların
ve toplumların birlikte yaşamaları, yardımlaşma ve dayanışma içine girmeleri,
toplumsallaşmaları temel bir gerekliliktir. Toplum ve siyaset felsefesi bu
noktadan hareketle insanlığı kucaklayacak ve kuşatacak bir şekilde mana
kazanmalı ve hayat bulmalıdır.
İnsanlar
ve toplumların özü çeşitlilik ve farklılıktır. Çeşitlilik içinde birlik yani
“kesrette vahdet” toplum olmanın temel esaslarındandır. O yüzden insanlar ve
toplumlar kendi farklılıklarını ve çeşitliliklerini koruyarak bir ve beraber
olarak yaşamalı ve dayanışarak hayatlarını idame etmelidir. İhsan ederek yani
en güzel tarzda vererek ve yardımlaşarak yaşayan toplumlar ancak kendilerini
koruyabilir ve hayatiyetlerini sürdürebilirler. Bunun başka yolu yoktur.
Toplumların
yaşamalarının, kendi varlıklarını yarına taşımalarının yegane yolu insanlık
değerlerine sahip çıkmaları ve onlarla hayat bulmalarıdır. Bu noktada toplumların
varlıklarını dayandırdıkları temel değerleri ihsan, dayanışma ve
yardımlaşmadır.
“Dünya
insan için yaratılmıştır, onda ve üzerindekilerde herkesin hakkı vardır.”
gerçeğini merkeze alıp, oradan hareketle yola çıkıldığında gerçek bir
toplumsallaşmanın da önü açılacaktır. Ancak o zaman, medeniyeti hem oluşturup
hem de etkisinde kalan insan da, insan ve toplumların davranışlarını sistematik
olarak inceleyen sosyoloji de, temel unsurları insan, toplum ve şehir olan
medeniyet de gerçek anlamını bulacaktır.
Siyaset;
Cumhuriyet, şura cumhuriyeti, katılım
Her
toplum nasıl olduğunu yönetime yansıtmalıdır. Toplumun sağlığı ve geleceği
ancak buna bağlıdır. Bu noktada siyaset topluma hizmettir ve her halükarda toplum
iradesine yaslanmalıdır.
İnsanlar
kendi temel hak ve özgürlüklerini koruyabilmek için bir araya gelmeli, toplumsal
dinamiklerin temel şartlarını ortaya koymalı, hukuk temelinde meşru bir güç
oluşturmalı ve bu gücün adalet ile işlevsel olmasını sağlamalıdır. Toplum
olmanın ve gerçek temel siyasetinin oluşmasının yolu ancak budur.
Toplumlar
dayanışma ve yardımlaşma içinde olmak için vardır. İnsanlar ve toplumlar ancak
ve ancak bir ve beraber dayanışarak yaşayabilirler. Bütün bu ilişkilerin
sağlıklı, dengeli ve adil bir biçimde olabilmesi ancak sağlıklı ve adil bir
siyasetle mümkündür. Bu anlamda siyaset insanlara ve toplumlara hizmet üzerine
oturmalıdır. Siyasetin özü toplumun sağlıklı var olması ve yönetilmesidir.
İnsanların
özgür iradeleri ile kendi hayatları üzerinde egemen olmaları ne kadar önemli ve
hayati ise toplumların özgür iradeleri ile yönetime katılmaları, iktidarları
belirlemeleri o kadar önemli ve hayatidir. Toplumların iç barışı, dayanışması
ve yardımlaşması ancak insanların yönetime ve sürece katılmaları ile
sağlanabilir. Dolayısıyla toplumların çoğunluk iradeleri ile oluşmuş bir
iktidar ancak meşru olabilir (Cumhurilik). Yönetime ve iktidara gelişi halkın
iradesine dayanmayan idareler her türlü tutum ve davranışlarından bağımsız olarak,
gelişleri itibariyle, gayrimeşrudur.
Bu
noktada istişare ve şura kavramlarının derin anlamaları insanlığa büyük
imkanlar vermekte ve yüksek ufuklar sunmaktadır. Bu aynı zamanda iktidar
ihtirasını engellemenin ve kula kulluğu kaldırmanın da yegane yoludur. İktidar
ihtirasının tek çaresi halkın özgür iradesinin devreye alınması, başka bir
deyişle Cumhuriyetin tesis edilmesidir. Daha da ötesi “İleri Cumhuriyet”in
geliştirilip yerleştirilmesidir.
Özgür
irade (cüzi irade) sahibi olarak doğan ve kendi hayatı üzerinde egemen olan
insanların kendi yöneticilerini seçme haklarının olması son derece normal,
beklenen ve doğal bir durumdur. Aksi zulümdür. Halkın iradesinin yönetime
yansıtıldığı, çoğunluğun yani cumhurun görüşünün iktidarı belirlediği, ancak
azınlık haklarının da garanti altına alındığı ve iktidarın meşruiyetini buradan
aldığı yönetim biçimine Cumhuriyet denir. Cumhuriyetin derinleşerek
geliştirilmesine ve toplumsallaşmasına İleri Cumhuriyet denir.
Seçilmiş meşru iktidar düşüncesinin esas alındığı,
ilkelerin ve hukukun baskın olduğu, sistemin ve kurumsallaşmanın
toplumsallaştığı idare şekli Cumhuriyettir. Bu şekilde geliştirilen, şuranın
esas alındığı yönetim biçimi Şura Cumhuriyeti’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder