“Muhakkak
ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve
taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.” (Nahl, 16/90).
“Gerçekten
insan için, çalıştığından başkası yoktur. Ve onun çalışması ileride
görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm, 53/39-41).
“Nefse
ve onu düzenleyene, sonra da ona, hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene yemin
olsun ki, onu arıtan, gerçekten felaha ermiştir. Ve onu örtüp kirleten ise
muhakkak ziyana uğramıştır.” (Şems, 91/7-10).
Yüceliş
Düşüncesi üç boyutuyla yaşanarak hayat bulur. Bunlar; insanın yücelişi,
toplumun yücelişi ve insanlığın yücelişi.
İnsanın
yücelişi; insanın bizatihi kendinin arınarak insan kalma halini, yaratılıştaki
şerefini koruması, onu güçlendirerek tahkim etmesi ve varlığını ebediyete
bağlamasıdır. Yani kemale erme, “insanı kamil” olma yolculuğuna çıkmasıdır. Bu
noktada insanın kendi iç enerjisiyle ve hiçbir etki altında kalmadan bu yüceliş
yolculuğunu sürdürmesi temel esastır. İnsanın yücelişi bir bakıma kendi nefsini
ilah edinmemesi, fıtratına ve kendine sahip çıkması, kendini gerçekleştirmesidir.
Bir açıdan yüceliş insanın sürekli bir bahar yaşaması, bir şiir gibi bir arınma
çabasına girmesi, eksile eksile varlık bulmasıdır. İnsanın arınarak beşeriyet
basamaklarından tırmanması, mistik yaşantının sonsuzluğuna ulaşmasıdır.
İnsanın yücelişi noktasında, İslam yani
tam teslimiyet insan için büyük bir imkandır. İnsan yapabileceğini takati
oranında yapmaya çalışır ve nihayetinde sonucu Allah’a bırakır. Zira akıbeti O
takdir edecektir. Bu aslında insana hem büyük bir güç ve güven verir hem de onun
mücadele azmini sağlam ve diri tutar. Böylece özgüvenle yücelen insan hiçbir
şeyin etkisi ve yönlendirmesi altında kalmadan kendi yüceliş yolculuğunu
sürdürecek, sonuçtan bağımsız olarak ne yapması gerekiyorsa onu yapacaktır.
Kaldı ki, “Ey iman edenler! Kendiniz için üzerinize düşene bakın. Siz doğru
yolda olduğunuz zaman, artık sapanlar size zarar veremez…” (Maide, 5/105)
ayetinde belirtildiği gibi, insan kendi üzerine düşeni yaparsa kimse onu
saptıramaz. Ayrıca “Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra dosdoğru bir
istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: Korkmayın, üzülmeyin
size vaad olunan cennetle sevinin, derler,” (Fussilet, 41/30) ayetinin ifade
ettiği gibi, Rabbim Allah’tır deyip yola çıkılırsa görünmez güçlerin, meleklerin
de yardımı yakındır.
İnsanın
yücelişi, bir bakıma içeride derinleşerek arınması, dışarıya açılarak
fazlalıkları atması ve bir ölçüde mübarek yolculuğa çıkması demektir. Kendini
tahkim eden, güçlendiren ve arındıran insanın iyilik ve ihsanla dışa yönelmesi
hem kendini daha mutlu ve huzurlu hissetmesini sağlayacak hem de diğer
insanlara yardım etmekle, ihsan etmekle onları da iyilik ve ihsanla buluşturmuş
olacaktır.
İnsan, yücelişi yaşarken bir yandan içe
doğru yönelerek nefis tezkiyesi yapar, diğer yandan ise dışa doğru yönelerek başka
insanlara, canlılara ve hatta her şeye güzel ve incelikle davranır, kendi arınmasını
derinleştirerek devam ettirir, güçlendirir ve pekiştirir. Dışa yönelen insan iç
yapısını ve bütünlüğünü daha da güçlendirmekle kalmaz aynı zamanda diğer
insanları da bir tür hal tebliği ile teşvik etmiş ve tetiklemiş olur. Böylece
diğer insanlara ve toplumlara güven ve itimat verme süreci yani “eminlik
süreci” başlamış olur. Bu aynı zamanda Müslümanın eminlik vasfını kazanması ve
onu doruğa taşımasıdır. Eminlik vasfının kazanılması da tebliğin, insanlarla
hakikati buluşturmanın, gerçek bir toplumsallaşmanın ilk adımıdır. Bu durum da
“Muhakkak ki sen; büyük bir ahlak üzerindesin,” (Kalem, 68/4) ayetine mazhar
olan Peygamberin eminlik vasfının örnek alınıp güncel olarak yaşanması anlamına
gelir.
İnsan,
yücelerek “aklı selim” ve “kalbi selim” sahibi olur. Yani tertemiz, olgunlaşmış,
arınmış, güzele yönelmiş bir akla ve kalbe sahip olur. İncelik, zarafet ve
görgü ile buluşur. İnsan olma ve insan kalma mücadelesinde büyük merhale alır. Böylece
insan nefsini kontrol eder ve aklı aklı selime, kalbi de kalbi selime dönüşür.
Aslında insan maddi manevi, dünyevi uhrevi, akli kalbi olarak bütünlüğe ulaşır.
Bu suretle içsel huzurunu sağlamış ve ruh arınma yolculuğuna çıkmış olur.
İnsanın
yücelişi; insanın kendine gelmesi, kendini kazanması ve bunu topluma sirayet
ettirmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder