27 Ekim 2017 Cuma

İNSANIN YÜCELİŞİ


“Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.” (Nahl, 16/90).
“Gerçekten insan için, çalıştığından başkası yoktur. Ve onun çalışması ileride görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm, 53/39-41).
“Nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona, hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene yemin olsun ki, onu arıtan, gerçekten felaha ermiştir. Ve onu örtüp kirleten ise muhakkak ziyana uğramıştır.” (Şems, 91/7-10).
Yüceliş Düşüncesi üç boyutuyla yaşanarak hayat bulur. Bunlar; insanın yücelişi, toplumun yücelişi ve insanlığın yücelişi.
İnsanın yücelişi; insanın bizatihi kendinin arınarak insan kalma halini, yaratılıştaki şerefini koruması, onu güçlendirerek tahkim etmesi ve varlığını ebediyete bağlamasıdır. Yani kemale erme, “insanı kamil” olma yolculuğuna çıkmasıdır. Bu noktada insanın kendi iç enerjisiyle ve hiçbir etki altında kalmadan bu yüceliş yolculuğunu sürdürmesi temel esastır. İnsanın yücelişi bir bakıma kendi nefsini ilah edinmemesi, fıtratına ve kendine sahip çıkması, kendini gerçekleştirmesidir. Bir açıdan yüceliş insanın sürekli bir bahar yaşaması, bir şiir gibi bir arınma çabasına girmesi, eksile eksile varlık bulmasıdır. İnsanın arınarak beşeriyet basamaklarından tırmanması, mistik yaşantının sonsuzluğuna ulaşmasıdır.
İnsanın yücelişi noktasında, İslam yani tam teslimiyet insan için büyük bir imkandır. İnsan yapabileceğini takati oranında yapmaya çalışır ve nihayetinde sonucu Allah’a bırakır. Zira akıbeti O takdir edecektir. Bu aslında insana hem büyük bir güç ve güven verir hem de onun mücadele azmini sağlam ve diri tutar. Böylece özgüvenle yücelen insan hiçbir şeyin etkisi ve yönlendirmesi altında kalmadan kendi yüceliş yolculuğunu sürdürecek, sonuçtan bağımsız olarak ne yapması gerekiyorsa onu yapacaktır. Kaldı ki, “Ey iman edenler! Kendiniz için üzerinize düşene bakın. Siz doğru yolda olduğunuz zaman, artık sapanlar size zarar veremez…” (Maide, 5/105) ayetinde belirtildiği gibi, insan kendi üzerine düşeni yaparsa kimse onu saptıramaz. Ayrıca “Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: Korkmayın, üzülmeyin size vaad olunan cennetle sevinin, derler,” (Fussilet, 41/30) ayetinin ifade ettiği gibi, Rabbim Allah’tır deyip yola çıkılırsa görünmez güçlerin, meleklerin de yardımı yakındır.
İnsanın yücelişi, bir bakıma içeride derinleşerek arınması, dışarıya açılarak fazlalıkları atması ve bir ölçüde mübarek yolculuğa çıkması demektir. Kendini tahkim eden, güçlendiren ve arındıran insanın iyilik ve ihsanla dışa yönelmesi hem kendini daha mutlu ve huzurlu hissetmesini sağlayacak hem de diğer insanlara yardım etmekle, ihsan etmekle onları da iyilik ve ihsanla buluşturmuş olacaktır.
İnsan, yücelişi yaşarken bir yandan içe doğru yönelerek nefis tezkiyesi yapar, diğer yandan ise dışa doğru yönelerek başka insanlara, canlılara ve hatta her şeye güzel ve incelikle davranır, kendi arınmasını derinleştirerek devam ettirir, güçlendirir ve pekiştirir. Dışa yönelen insan iç yapısını ve bütünlüğünü daha da güçlendirmekle kalmaz aynı zamanda diğer insanları da bir tür hal tebliği ile teşvik etmiş ve tetiklemiş olur. Böylece diğer insanlara ve toplumlara güven ve itimat verme süreci yani “eminlik süreci” başlamış olur. Bu aynı zamanda Müslümanın eminlik vasfını kazanması ve onu doruğa taşımasıdır. Eminlik vasfının kazanılması da tebliğin, insanlarla hakikati buluşturmanın, gerçek bir toplumsallaşmanın ilk adımıdır. Bu durum da “Muhakkak ki sen; büyük bir ahlak üzerindesin,” (Kalem, 68/4) ayetine mazhar olan Peygamberin eminlik vasfının örnek alınıp güncel olarak yaşanması anlamına gelir.
İnsan, yücelerek “aklı selim” ve “kalbi selim” sahibi olur. Yani tertemiz, olgunlaşmış, arınmış, güzele yönelmiş bir akla ve kalbe sahip olur. İncelik, zarafet ve görgü ile buluşur. İnsan olma ve insan kalma mücadelesinde büyük merhale alır. Böylece insan nefsini kontrol eder ve aklı aklı selime, kalbi de kalbi selime dönüşür. Aslında insan maddi manevi, dünyevi uhrevi, akli kalbi olarak bütünlüğe ulaşır. Bu suretle içsel huzurunu sağlamış ve ruh arınma yolculuğuna çıkmış olur.
İnsanın yücelişi; insanın kendine gelmesi, kendini kazanması ve bunu topluma sirayet ettirmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder